Destandan not aldığım ve ilginç gelen kısımlar:
"... bu kralın sita adında bir kızı vardır. bu kız sıradan ölümlü değildir. çünkü kral, sabanla tarlayı sürerken, topraktan çıkmıştır..."
"...bu andan itibaren korkunç canavarlara karşı amansız mücadeleler verilir. öldürülenlerden ilki viradha adındaki insan yiyen devdir. sürgün ekibinin ravana'nın kızkardeşi şürpanakha ile karşılaşması ise yaşamsal önem taşıyan bir andır. bu dişi dev rama'ya aşık olur ve ona evlenme teklif eder. rama ise, ona, henüz evlenmemiş olan kardeşi lakshmana'yı önerir. lakshmana onu küçümseyerek reddeder.öfkeye kapılan dişi dev tam sita'yı yutmak üzereyken, lakshmana onun kulaklarını ve burnunu keser. şürpanakha inleyerek oradan kaçar ve kardeşi khara'ya gider. khare önce 14 sonra 14.000 rakshasa ile saldırır. fakat rame hepsini öldürür...
(y.n. hass. lan)
"...fakat rama hepsini öldürür. son olarak khara'nın da ölmesinden sonra şürpanakha, okyanusun ötesindeki efsanevi lanka adasına kaçar. öteki kardeşi on başlı dev ravana bu adanın kralıdır. onu rama'ya karşı kışkırtır ve öcünü almasını ister. aynı zamanda ona sita'nın olağanüstü güzelliğinden söz ederek, onu kaçırmak suretiyle karısı yapabileceğini de söyler. bunun üzerine ravana kalkar altından yapılmış arabasına biner; okyanusu geçerek karşı tarafta bir çileci gibi yaşamakta olan dostu iblis mariça ile buluşur. mariça'nın yardımıyla sita'yı koruyucularından ayırmayı ve sonra da kaçırmayı başarır. onu arabasına koyar ve havadan uçarak kaçırır.sita yüksek sesle yardım ister. daşaratha'nın eski bir dostu olan akbaba catayus, havadan uçarak gelir ve ravana'nın arabasına çarpar fakat ravana'yı engelleyemez. on başlı şeytan sita'ya tırnakları ile yapışarak, yoluna devam eder.havada sürüklendiği için sita'nın saçlarındaki çiçekler ve bacaklarındaki halhallar yere düşer..."
"... eğer ravana, rama'nın karısı sita'yı kaçıracaksa, artık bu dünyada adalete, gerçeğe, doğruluğa ve saflığa daha fazla yer verilmesin..." (ramayana iii, 52: 34-39)
Hanüman
(parantez içindekiler benim yorumlarım)
"... sugriva'nın (maymunların kralı) danışmanları arasında en akıllı olanı, rüzgar tanrısının oğlu hanüman'dır. sugriva ona çok güvenmektedir ve onu, sita'yı bulmakla görevlendirir. angada'nın komutasında büyük bir maymun ordusuyla, akıllı hanüman (yetenekli bay ripley gibi) güneye doğru yolculuğa çıkar. bir çok maceradan sonra (herkül dizisi gibi şerefsizim) akbaba catayus (şimdiki casus uydu, hani kızın kaçırıldığını görüp kaçıranın altın arabasına çarpıp havadaki yoldan çıkartamayan masum akbaba yaratığı) un kardeşi (pardon akbabanın kardeşiymiş) sempati ile karşılaşırlar. sempati onlara bir keresinde kardeşiyle birlikte, güneşe doğru yarış yaparken (deli mi mikti olm ya) kanatlarının nasıl yandığını anlatır. işte o gün bugündür vindhya tepelerinde çaresiz oturmaktadır. (bu akbaba hakkaten kuş beyinliymiş) bununla beraber sita'nın (esas kız) ravana (erol taş) tarafından nasıl kaçırılıp lanka'ya (sri lankadır kesin bu) götürüldüğünü görmüştür. (aha kızın yerini buldular.) onlara lanka'nın bulunduğu yeri tarif eder (tabi güneşe uçacak diye kanatları yanınca anca tarif eder salak) maymunlar okyanus kıyısına inerler. önlerinde uçsuz bucaksız denizi görünce üzüntüye kapılırlar (kesin üzüntüden birbirlerinin bitlerini yemişlerdir...
Hoplayıver Çekirge
"...bir toplantı yapıp kimin en uzun sıçrayışı yapacağı tartışılır (yok artık Air Jordan) görünen odur ki en uzun sıçrayan hanüman'dır (yetenekli bay ripley) hanüman, ... tepesinin üzerine çıkar ve sıçramaya hazırlanır hanüman öylesine güçlü bir sıçrayış yapar ki, ... tepesini kökünden sallar (civcivler de doysaydı keşke, aç bunlar viyaklar şimdi) ... göğe yükselerek okyanusu havadan geçer. çeşitli maceralar ve mucizelerle dolu dört günlük bir uçuştan sonra lanka'ya varır.
(hassktir lan, daha da okumuyorum, hollywood'a bok atıyorduk herkül, xena absürd falan diye)
"İnşaatçı Tanrı" ne lan!
"... rama ordusuna yürüyüş hazırlığı verir ve çok geçmeden heybetli mayun ordusu okyanus sahiline gelir ... rama okyanusu geçmekte yardım etmesi için okyanus tanrısına yalvarır. okyanus tanrısı da baş inşaatçı tanrı olan vişkarman'ın oğlu nala'yı çağırır ve ona, okyanusun üstüne bir köprü yapmasını söyler. maymunlar ağaçları ve kayaları sürükleyerek getirirler ve bir kaç gün içinde okyanusun üzerine bir köprü kurulur. bütün ordu bu köprüden geçerek lanka'ya ulaşır..."
Bir dağın sırtında dağ varmış gibi
"... savaşın bir anında rama ve laksmana çok tehlikeli yaralarınırlar, hanüman (hani şu zıplayınca 4 gün havada kalabilen insan hayvanı kişisi her ne haltsa işte) kailasa dağına uçar ve oradan insanları iyileştirmeye yarayan bitkiyi arar ama bulamaz. hanüman dağı olduğu gibi kaldırır ve onu savaş alanına getirir. şifalı bitkilerin kokuları etrafa yayılır yayılmaz rama, laksmana ve diğer yaralılar anında iyileşirler. daha sonra hanüman, dağı götürüp tekrar yerine koyar..."
(Yazar Notu: bunu gören türkler, lan biz dapı eritip ergenekondan çıktık, bunu niye düşünemedik der. yok canım daha neler! destan değil yüzüklerin efendisi mübarek)
Rama'nın Öküzlüğü
rama'nın öküzün önde gideni olduğunu aşağıdaki beyitleri okuduğumuzda öğrendik. savaşıp, okyanusu aşmak ve düşmanın defalarca koparttığı kellesinin yeniden çıkması üzerine tanrılardan yardım alıp, düşmanını yendikten sonra karısı sita'yı kurtardığında yaptıklarına bakalım:
"... savaşı kazanıp karısını kurtardıktan sonra tüm maymun ordusunun gözü önünde karısı sita'yı reddeder... zira başka bir erkeğin kucağına oturmuş (evet aynen bu kelime geçiyor destanda) ve kendisine şehvetli gözlerle bakılmış bir kadını eş olarak kabul edemezdi ... bunun üzerine sita kendisini yakmaları için ateş hazırlanmasını ister ... rama bunu kabul eder ... sita kendini alevlere bırakır, o sırada tanrı agni ortaya çıkar ve sita'yı yarasız beresiz ateşten alır ... rama aslında kendisinin sita'nın saflığına inandığını ama halkın gözünde bunun kanıtlanması gerektiği için böyle bir deneye izin verdiğini söyler (sittir pezebenk) ..."
geri dönerler ve aynen şu cümleler geçiyor "... halk, düşmanın kucağına oturmuş olan kadının geri gelmesini hoş karşılamamaktadır..."
işte rama'nın öküzlükte tavan yaptığı an, kendisini ateşe atmasına izin verdiği karısını şimdi de başından atıyor:
"...rama buna çok üzülür... ülkedeki kadınların ahlakı bozulmasın diye kardeşine emir verip karısını ormana götürmesini ister... sita kaderine razı olur ve gider ... sita ormana gidince ikiz çocukları olur ... aradan yıllar geçer çocuklar büyür ... "
final sahnesi çok geyik olmuş çünkü karısını reddeden ateşe atılmasına göz yuman, aşağılayan adam ne kadar basit bir şekilde onun saflığına inanıyor. aynen kelimesi kelimesine:
"...çocuklar (bir törende) ramayana'yı (destanın sonunda kendi reklamlarını da yapmışlar) ezbere okurlar. çok geçmeden rama eseri ezbere okuyan çocukların, sita'nın ve kendisinin oğulları olduğunu anlar. (lan kadın kendini ateşe attı inanmadın, çocuklar ezbere destan okudu diye mi inandın, yok artık ali sami) ... rama, sita'nın gelip yemin ederek, kendisini temize çıkartmasını ister. derken tüm tanrılar cennetten çıkıp gelirler. ancak sita, kederli bakışlarla, ellerini birbirine kavuşturarak der ki: "toprak ana beni bağrına bassın ki rama'dan baskasını hiç düşünmedim. toprak ana beni bağrına bassın ki işimde ve sözümde rama'yı bir kez eksik etmedim... doğru söylüyorum." ... sita'nın yemini bittiğinde toprağın üstüne, işlemeli göksel bir taht çıkar. toprak tanrıçası üzerinde oturur durumda sita'yı kucaklayarak yerin derinliklerine doğru gider. rama toprak ana'ya, sita'yı geri vermesi için çok yalvarır ama boşunadır. tanrı brahma ortaya çıkarak ancak cennette birlikte olabileceklerini söyler. rama tacını ve tahtını çocuklarına bırakarak cennete gider..."
şaka ya da üzerinde oynanmış değil, cidden yukarıdaki gibi bitiyor destan, şimdi ilk okumada işte seven kalpler birleşmişler falan gibi bir son var gibi gibi gibi gibi gözüküyor ama aslında dikkat edilirse şu ortaya çıkıyor:
"sita diyor ki: yalanım varsa toprak yutsun beni ve toprak yutuyor, yani demekki adamın kucağına oturmuş, demek ki rama öküzü ilk defa haklıymış"
- bitti -
"... bu kralın sita adında bir kızı vardır. bu kız sıradan ölümlü değildir. çünkü kral, sabanla tarlayı sürerken, topraktan çıkmıştır..."
"...bu andan itibaren korkunç canavarlara karşı amansız mücadeleler verilir. öldürülenlerden ilki viradha adındaki insan yiyen devdir. sürgün ekibinin ravana'nın kızkardeşi şürpanakha ile karşılaşması ise yaşamsal önem taşıyan bir andır. bu dişi dev rama'ya aşık olur ve ona evlenme teklif eder. rama ise, ona, henüz evlenmemiş olan kardeşi lakshmana'yı önerir. lakshmana onu küçümseyerek reddeder.öfkeye kapılan dişi dev tam sita'yı yutmak üzereyken, lakshmana onun kulaklarını ve burnunu keser. şürpanakha inleyerek oradan kaçar ve kardeşi khara'ya gider. khare önce 14 sonra 14.000 rakshasa ile saldırır. fakat rame hepsini öldürür...
(y.n. hass. lan)
"...fakat rama hepsini öldürür. son olarak khara'nın da ölmesinden sonra şürpanakha, okyanusun ötesindeki efsanevi lanka adasına kaçar. öteki kardeşi on başlı dev ravana bu adanın kralıdır. onu rama'ya karşı kışkırtır ve öcünü almasını ister. aynı zamanda ona sita'nın olağanüstü güzelliğinden söz ederek, onu kaçırmak suretiyle karısı yapabileceğini de söyler. bunun üzerine ravana kalkar altından yapılmış arabasına biner; okyanusu geçerek karşı tarafta bir çileci gibi yaşamakta olan dostu iblis mariça ile buluşur. mariça'nın yardımıyla sita'yı koruyucularından ayırmayı ve sonra da kaçırmayı başarır. onu arabasına koyar ve havadan uçarak kaçırır.sita yüksek sesle yardım ister. daşaratha'nın eski bir dostu olan akbaba catayus, havadan uçarak gelir ve ravana'nın arabasına çarpar fakat ravana'yı engelleyemez. on başlı şeytan sita'ya tırnakları ile yapışarak, yoluna devam eder.havada sürüklendiği için sita'nın saçlarındaki çiçekler ve bacaklarındaki halhallar yere düşer..."
"... eğer ravana, rama'nın karısı sita'yı kaçıracaksa, artık bu dünyada adalete, gerçeğe, doğruluğa ve saflığa daha fazla yer verilmesin..." (ramayana iii, 52: 34-39)
Hanüman
(parantez içindekiler benim yorumlarım)
"... sugriva'nın (maymunların kralı) danışmanları arasında en akıllı olanı, rüzgar tanrısının oğlu hanüman'dır. sugriva ona çok güvenmektedir ve onu, sita'yı bulmakla görevlendirir. angada'nın komutasında büyük bir maymun ordusuyla, akıllı hanüman (yetenekli bay ripley gibi) güneye doğru yolculuğa çıkar. bir çok maceradan sonra (herkül dizisi gibi şerefsizim) akbaba catayus (şimdiki casus uydu, hani kızın kaçırıldığını görüp kaçıranın altın arabasına çarpıp havadaki yoldan çıkartamayan masum akbaba yaratığı) un kardeşi (pardon akbabanın kardeşiymiş) sempati ile karşılaşırlar. sempati onlara bir keresinde kardeşiyle birlikte, güneşe doğru yarış yaparken (deli mi mikti olm ya) kanatlarının nasıl yandığını anlatır. işte o gün bugündür vindhya tepelerinde çaresiz oturmaktadır. (bu akbaba hakkaten kuş beyinliymiş) bununla beraber sita'nın (esas kız) ravana (erol taş) tarafından nasıl kaçırılıp lanka'ya (sri lankadır kesin bu) götürüldüğünü görmüştür. (aha kızın yerini buldular.) onlara lanka'nın bulunduğu yeri tarif eder (tabi güneşe uçacak diye kanatları yanınca anca tarif eder salak) maymunlar okyanus kıyısına inerler. önlerinde uçsuz bucaksız denizi görünce üzüntüye kapılırlar (kesin üzüntüden birbirlerinin bitlerini yemişlerdir...
Hoplayıver Çekirge
"...bir toplantı yapıp kimin en uzun sıçrayışı yapacağı tartışılır (yok artık Air Jordan) görünen odur ki en uzun sıçrayan hanüman'dır (yetenekli bay ripley) hanüman, ... tepesinin üzerine çıkar ve sıçramaya hazırlanır hanüman öylesine güçlü bir sıçrayış yapar ki, ... tepesini kökünden sallar (civcivler de doysaydı keşke, aç bunlar viyaklar şimdi) ... göğe yükselerek okyanusu havadan geçer. çeşitli maceralar ve mucizelerle dolu dört günlük bir uçuştan sonra lanka'ya varır.
(hassktir lan, daha da okumuyorum, hollywood'a bok atıyorduk herkül, xena absürd falan diye)
"İnşaatçı Tanrı" ne lan!
"... rama ordusuna yürüyüş hazırlığı verir ve çok geçmeden heybetli mayun ordusu okyanus sahiline gelir ... rama okyanusu geçmekte yardım etmesi için okyanus tanrısına yalvarır. okyanus tanrısı da baş inşaatçı tanrı olan vişkarman'ın oğlu nala'yı çağırır ve ona, okyanusun üstüne bir köprü yapmasını söyler. maymunlar ağaçları ve kayaları sürükleyerek getirirler ve bir kaç gün içinde okyanusun üzerine bir köprü kurulur. bütün ordu bu köprüden geçerek lanka'ya ulaşır..."
Bir dağın sırtında dağ varmış gibi
"... savaşın bir anında rama ve laksmana çok tehlikeli yaralarınırlar, hanüman (hani şu zıplayınca 4 gün havada kalabilen insan hayvanı kişisi her ne haltsa işte) kailasa dağına uçar ve oradan insanları iyileştirmeye yarayan bitkiyi arar ama bulamaz. hanüman dağı olduğu gibi kaldırır ve onu savaş alanına getirir. şifalı bitkilerin kokuları etrafa yayılır yayılmaz rama, laksmana ve diğer yaralılar anında iyileşirler. daha sonra hanüman, dağı götürüp tekrar yerine koyar..."
(Yazar Notu: bunu gören türkler, lan biz dapı eritip ergenekondan çıktık, bunu niye düşünemedik der. yok canım daha neler! destan değil yüzüklerin efendisi mübarek)
Rama'nın Öküzlüğü
rama'nın öküzün önde gideni olduğunu aşağıdaki beyitleri okuduğumuzda öğrendik. savaşıp, okyanusu aşmak ve düşmanın defalarca koparttığı kellesinin yeniden çıkması üzerine tanrılardan yardım alıp, düşmanını yendikten sonra karısı sita'yı kurtardığında yaptıklarına bakalım:
"... savaşı kazanıp karısını kurtardıktan sonra tüm maymun ordusunun gözü önünde karısı sita'yı reddeder... zira başka bir erkeğin kucağına oturmuş (evet aynen bu kelime geçiyor destanda) ve kendisine şehvetli gözlerle bakılmış bir kadını eş olarak kabul edemezdi ... bunun üzerine sita kendisini yakmaları için ateş hazırlanmasını ister ... rama bunu kabul eder ... sita kendini alevlere bırakır, o sırada tanrı agni ortaya çıkar ve sita'yı yarasız beresiz ateşten alır ... rama aslında kendisinin sita'nın saflığına inandığını ama halkın gözünde bunun kanıtlanması gerektiği için böyle bir deneye izin verdiğini söyler (sittir pezebenk) ..."
geri dönerler ve aynen şu cümleler geçiyor "... halk, düşmanın kucağına oturmuş olan kadının geri gelmesini hoş karşılamamaktadır..."
işte rama'nın öküzlükte tavan yaptığı an, kendisini ateşe atmasına izin verdiği karısını şimdi de başından atıyor:
"...rama buna çok üzülür... ülkedeki kadınların ahlakı bozulmasın diye kardeşine emir verip karısını ormana götürmesini ister... sita kaderine razı olur ve gider ... sita ormana gidince ikiz çocukları olur ... aradan yıllar geçer çocuklar büyür ... "
final sahnesi çok geyik olmuş çünkü karısını reddeden ateşe atılmasına göz yuman, aşağılayan adam ne kadar basit bir şekilde onun saflığına inanıyor. aynen kelimesi kelimesine:
"...çocuklar (bir törende) ramayana'yı (destanın sonunda kendi reklamlarını da yapmışlar) ezbere okurlar. çok geçmeden rama eseri ezbere okuyan çocukların, sita'nın ve kendisinin oğulları olduğunu anlar. (lan kadın kendini ateşe attı inanmadın, çocuklar ezbere destan okudu diye mi inandın, yok artık ali sami) ... rama, sita'nın gelip yemin ederek, kendisini temize çıkartmasını ister. derken tüm tanrılar cennetten çıkıp gelirler. ancak sita, kederli bakışlarla, ellerini birbirine kavuşturarak der ki: "toprak ana beni bağrına bassın ki rama'dan baskasını hiç düşünmedim. toprak ana beni bağrına bassın ki işimde ve sözümde rama'yı bir kez eksik etmedim... doğru söylüyorum." ... sita'nın yemini bittiğinde toprağın üstüne, işlemeli göksel bir taht çıkar. toprak tanrıçası üzerinde oturur durumda sita'yı kucaklayarak yerin derinliklerine doğru gider. rama toprak ana'ya, sita'yı geri vermesi için çok yalvarır ama boşunadır. tanrı brahma ortaya çıkarak ancak cennette birlikte olabileceklerini söyler. rama tacını ve tahtını çocuklarına bırakarak cennete gider..."
şaka ya da üzerinde oynanmış değil, cidden yukarıdaki gibi bitiyor destan, şimdi ilk okumada işte seven kalpler birleşmişler falan gibi bir son var gibi gibi gibi gibi gözüküyor ama aslında dikkat edilirse şu ortaya çıkıyor:
"sita diyor ki: yalanım varsa toprak yutsun beni ve toprak yutuyor, yani demekki adamın kucağına oturmuş, demek ki rama öküzü ilk defa haklıymış"
- bitti -